hepsiburada.com müşteri deneyimi

  • 0
hepsiburada.com'dan bir masa tenisi raketi siparişi verdik. Sipariş vermek nedir ya, satın aldık işte. Kargo geldi biraz gecikmeli de olsa ancak ufak, sığmaz içine bi raket. Açtık baktık ki pinpon topları gelmiş. Aga bu ne? diye sorduk hepsiburdaya. Hediyesiymiş...

Raket ise bir iki gün sonra geldi. Gönderilmeyen ürünün hediyesini göndermek ilginçmiş tabii...

İkinci sipariş ise tenis topuydu (sarı olanlardan, bi avuç var ya). Tenis topu ile birlikte de 6lı pinpon topu hediyesi gelmişti. Belki bir özür belki bir hediye ancak hepsiburada müşterisini takip ediyor belli ki. Raket aldıklarına göre pinpon oynuyorlar, e ben de bunlara top hediye edeyim diyor. 2 lira bile değil maliyeti ama hepsiburada'nın ince davranışı.

Müşteri deneyimi dedik de aklıma başka bir şey geldi;
Yanlış hatırlamıyorsam, Target marketleri kullanıcı tercihlerine göre reklam yapıyordu. USA'de bir eve bebek kıyafetleri için indirim kuponları filan yollamaya başlamış. Hijyenik ped (kadın bağı da denildiğini duymuştum) almayı bırakan bir kadının diğer alışverişlerine de bakarak (prezervatif almayı da kesmiş filan) hamile olabileceğini düşünmüşler ve reklamı basmışlar. Tamam, hikaye böyle değildi belki ama sansasyon evin babasının bu indirim çeklerinden kıllanarak kızına sual etmesi ve hamile olduğunu öğrenmesi... Merak eden olduysa bu adresten detaya bakabilir (üşenmedim sizin için buldum haberi, hadi yine iyisiniz).

Demek ki, pazarlama yaparken de eşşek-su ilişkisini güzel kurgulamalıyız ki kaçmasın.

Hadi hep birlikte Türkçeleştirelim

  • 0
Türkçeleştirelim yazarken nereden kesme işaretiyle ayırmam gerekiyor bilmiyorum ama internet dünyasında kullandığımız terimlerin Türkçelerini bulmamız gerektiğini biliyorum...

Dropdown diye bir menü var ya, ne diyelim ona?

E-mail demeyelim, e-posta diyelim, buna dikkat edelim.

Link demeyelim, köprü diyebiliriz, daha önceden belirlenmiş. Ben bağlantı kelimesinden yola çıkarak bağ olarak kısaltmayı uygun buluyorum. "Bu bağa tıklayıp vs."

Click zaten demiyoruz, tık diyoruz. Ne mutlu bize. Fiil olarak kullanırken tıklayın diyoruz.

Button için buton diyoruz, halbuki tam olarak düğme. Düğme kullanmaya devam edelim (elektrik düğmesi, gömlek düğmesi gibi).

Radio button geçmişi nereden geliyor bilmiyorum ama Radyo ile alakalı mı gerçekten?

Checkbox yerine seçim kutusu mu diyoruz?

Bu ve benzeri terimleri lütfen yazın. Varsa yanına tavsiye ettiğiniz manaları da yazın. Biz sahip çıkmazsak kimse çıkmayacak yoksa dilimize. E-mail yerine e-posta desek, dilimize mi yapışır?

Basketbol Çocuu

Basketbolu pek sevmem. En sevdiğim yanı, hayvani hareketlerin birleştirildiği "Wow!" videolarıdır. Gerçekten hayranlıkla izlediğim oluyor ancak şu aşağıdaki videoyu bir de 14 yaşındaki gencin oyunu diye izleyin :)



Haberi de burada:
http://www.highsnobiety.com/2013/04/23/is-14-year-old-seventh-woods-the-next-lebron-james/

LivingSocial da hacklendi


Böyle e-postalar gelip duruyor, buyrun okuyun:

"LivingSocial recently experienced a security breach on our computer systems that resulted in unauthorised access to some customer data from our servers. We are actively working with the authorities to investigate this issue. 

The information accessed includes names, email addresses, the date of birth of some users, and encrypted passwords; technically ‘hashed’ and ‘salted’ passwords. We never store passwords in plain text.

The database that stores customer credit card information was not affected or accessed."

Bi de çevirimi okuyun:

"LivingSocial'da geçtiğimiz günlerde bir güvenlik ihlali oldu ve sunucularımızdan bazı verilere izinsiz erişildi. Polise haber verdik ama du bakalım.

Erişilen bilgiler içinde isimler, e-posta adresleri, bazı kullanıcıların doğum günleri ve şifrelenmiş haldeki parolalı; teknik olarak hashlenmiş ve tuzlanmış parolalar... Hiç bir şekilde düz metin olarak parola saklamıyoruz.

Müşteri kredi kartı bilgilerinin tutulduğu veritabanımıza bir erişim olmamıştır, orası etkilenmemiştir, korkmayın."

Yani nasıl güveneyim arkadaş, parolaları bile vermişsin adamlara, onları kırmaları zor diyor ama kırılmaz değil ki. Sonra bana söylüyor, siz yine de bir şifrenizi değiştirin diye.

Kıssadan hisse, her şifrenizi farklı olsun! Eğer her sitede aynı şifreyi kullanıyorsanız, bir sitede ele geçirilen şifreniz sizin internet hayatınız için bir facia olabilir. E-postanız, facebook hesabınız, twitter hesabınız bir anda başkasının eline geçmiş olur, düşünsenize...

Bugün Cuma, enseyi kapa - mana gerek yok sanırım

  • 0
Geçenlerde ense traşım gelince (Cuma günleri ensenin kendinden kapanma durumu) berbere gitmek gerekti. İş yerimin yakınlarında bir tane bulmuştum geçen. Hair Salooun, Couiffeiueure gibi yerlere para yetiştiremediğim için bildiğin mahalle berberi ama bu. Neyse, kısa kesilen saçlardan kalan kırıntılar içine kaçınca, sırtını kaşındırıyor, kolay çıkmıyor gömlekten vs. durumları var. Ben de üstümü çıkarttım, atletle oturdum berber koltuğuna (evet kızlar, böyle bi'şiy var).

Atleti ters giymişim. Ters derken, ters-yüz. Ön arka konusunda sıkıntı yok. Dikişi ve etiketi dışarıya bakıyor diye düşün işte. Berber biraz sorguladıktan sonra nasıl bir traş istediğimi bir soru yöneltti;

- Abi dikkat ediyorum da bazı müşteriler atleti ters giyip geliyor
- Hmm?
- Dikkatimi çekti ama sorma fırsatı bulamadım, neden böyle yapıyorsunuz?

Lan ters giymişim işte, dalgınlık, beceriksizlik veya umursamamazlık... Ama yediremedim kendime, hemen mantıklı bir şey uydurayım dedim;

- Dikişleri batmıyor. Böyle daha rahat. (yersen)
- Biz de düşündük neden acaba diye, benim aklıma da geldi, herhalde rahatsız etmemesi için dedik.
- (şokta) Tabii, rahat böyle.
- Mantıklı tabii, kimse görmüyor ki atleti, düzün tersin önemi yok bu durumda.

Yaptığım bir dikkatsizliğe uydurduğum güzel bir cevap benim gibi başka erkekleri de berberin gözünde kurtarmış oldu. Kendimi süper kahraman gibi hissettim. Ama yalandan kahraman.

O değil de, gerçekten ters giyince daha rahat oluyor, bi deneyin...

Cep telefonu bağımlılığı

  • 0
Film festivalinden güzel bir senaryo :)

Teknolojinin kolu

getmyo.com'dan preorder yapmıştım, şimdi yeni bir video eklemişler. Heyecanla bekliyorum. Tetris oynayacağım!

HP Driver Support, HP Sürücüleri

  • 0
HP bilgisayarınız varsa modeli doğru yazsanız, hatta seri numarasını girseniz bile birden fazla sürücü seçeneği ile karşılaşabileceğinizi biliyorsunuzdur. Bilmiyorsanız da kötü tecrübe yaşamayın diye baştan söylüyorum.

HP SoftPaq diye bir şey yapmış. İndiriyorsunuz, yüklüyorsunuz, içinde ne var ne yok kontrol ediyor, yüklü olanların güncelliklerine, yüklenmeyenlerin eksiklerine bakıp, gerekli işlemleri hallediyor. Onu yükleyecektim, bunu yükleyecektim kasmıyorsunuz.

Adresi gelecekte belki değişir ama şu an bu exe ile indirebilirsiniz:

ftp://ftp.hp.com/pub/caps-softpaq/HP_SDM_Setup.exe 

Bu bağa ulaşabileceğiniz adres de şurası:
http://h20331.www2.hp.com/Hpsub/cache/509658-0-0-225-121.html

Facebook Home

  • 0
Facebook telefon çıkaracak, cihaz yapacak, OS kuracak derken sonunda ortaya çıktı:

Facebook Home

Gözlemlerimi yazacaktım ama zaten yukarıda verdiğim bağlantıda Facebook tanıtımı yapmış. Beğenmediklerimi sıralayayım;

Diğer uygulamaların çok üzerine çıkmış, sadece facebook ile kullanılan bir cihaz gibi. Aslında full screen bir Facebook uygulaması olsa daha iyi olabilirmiş :)

Fotoğrafları hareketli olarak gösteriyor, sürekli bi kıpırtı var telefonumda. Bir yere kadar iyi ama sonrasında mide bulantısı yapıyor, bi durun lan diyosun. Ayarlarda göremedim durdurmayı.

Fotoğrafların üzerine basılı tutarsan tam boy görebileceğin şekilde uzaklaştırıyor, bir gönderiye iki dokunursan "like" ediyor, tek tık ile menümsü bir tasarım getiriyor filan, kullanımı biraz karışık.

Notification olarak ilgili kişinin ekranda bir yuvarlak içinde görünmesi belki iyi ama çok yazışan FB manyaklarına milyonlarca kişi yazınca o ekran ne olacak bilemiyorum. 5ten fazla olursa birleştir vs gibi bir çözüme gitmişlerdir umarım: (ezik facebook profilim ile bunu asla deneyemeyeceğim)

Yanisi, ben kendi telefonuma yükleyip kullandım ancak özel Facebook başlatıcısı (launcher) içeren telefon daha güzel bir deneyim yaşatıyor olabilir.

Bu arada, bu adresten siz de ilgili apk dosyalarını indirip deneyebilirsiniz. Arzu ederseniz yorumlara yazın, detaylı bir Facebook Home kurma yazısı yazabilirim.

9gag Android

Artık 9gag Android telefonlara da geldi. Vaktini boşa geçirmeyi sevenlere güzel bir müjde, artık on-the-go 9gag yapabilecekler :)

Her sabah Google.com

Google, bugünkü gibi bir doodle yaptığı zaman, üzerinde imleç ile beklerseniz ne için Doodle yapmış onun görürken, tıkladığınız zaman ilgili arama sonuçlarına gidiyorsunuz.
Tıkladığınızda gelen sonuçlar çoğunlukla haber siteleri içeriyor.

Bu gazetelerde ve portallarda her gün bi www.google.com'a girip, bişiy yapmış mı la bu Google diyen adamlar olsa gerek. Haksız mıyım?

Ben browser'ların arama ve adres çubuğundan Google'ladığım için, pek farketmiyorum artık Doodle'ları. Kaçırdığınız Doodle'ları merak ediyorsanız http://www.google.com/doodles adresine doğru yollanabilirsiniz :)

Mega (from the creators of MegaUpload)

  • 0
https://mega.co.nz/ adresinde MegaUpload'un yaratıcısından yeni bir hizmet yayına alınmış. "BIGGER. BETTER. FASTER. STRONGER. SAFER." diye söylüyor, "Daha X (büyük, iyi, hızlı, güçlü, güvenli)" Girip anında dosya yükleyebiliyorsunuz. Şifreleme ile dosya yükleniyor, yalnızca siz şifreyi kırabiliyorsunuz. Anlaşılan ben içindeki içerikten mesul değilim, ne olup olmadığını bilmiyorum, bilemem, beni ilgilendirmez diye sıyırmak üzere bir oluşumda bulunmuşlar. 50 GB ücretsiz yer sağlıyor ancak bir bandwidth söylemiyorlar. Sanıyorum buradan kısıtlama getirecek ve sonrasında ücretli pakete geçmeni önerecekler. Göreceğiz. Şimdilik hızlı ve işe yarar bir servis. Arayüzü de bence gayet başarılı. Yalnız Opera ile sıkıntı çektim diye hatırlıyorum.

Steve Cutts'tan (iş) hayat(ı) üzerine güzel bir çalışma

  • 0
Güzel bir çalışma olmuş... Steve abinin Man çalışması da güzeldi.


Popoler Müzik

  • 0
Yok hayır, yanlış yazmadım, popüler nasıl yazılıyor biliyorum. Bu müzik, popoler müzik. Elektromüzik dinliyenler bilir, youtube'da bir çok mix vardır, set vardır, klip vardır etc. Şimdi bir klip bitince tavsiyeler ekranına bakmanızı istiyorum:


Şimdi tekrar baktım da, bu sefer popoler müzikten daha farklı bir yere gitmiş :)

Bunlar da önerilerde görünen popoler müzikler:



Düşertmek

  • 0

Biraz önce kendi kulaklarımla duydum, "Baban düşertti mi yoksa kağıtları, kaybolduysa kötü olur." dedi düşmüş olabileceğini düşündüğü kağıtlara kadın...

Köpek sahiplendirme / Hayvan Satışı

  • 2
Biliyorum bu yazım tepki çekecek ama yapacak bir şey yok. Baştan uyarayım kendimi :)

Ben bir köpek sahibiyim (köpekler mal değildir sahip olasın, saldırı 1). Ailecek baktığımız bir köpek dostumuz var (bak bu daha uygun). Adı Köpük. Renginden dolayı böyle koyduk adını. Dişidir kendisi. Doğal olarak kızışma dönemlerinde de 1,5 kilometre çapındaki çevreden her erkek köpeği çeker. Şahit oldum, biliyorum... Siz ne kadar zaptetmeye çalışsanız da onun dürtüleri genellikle sizin kontrolünüzden baskındır. Neyse, her canlı doğumu tatmalı tadında, köpeğimizin yavrulamasını, anne olmasını istedik. Kısırlaştırmak doğru ancak yavrulamalıydı bence (bu da başka bir tartışma konusu).

Tam 9 doğurdu! Akşam  7 gibi başlayan doğum gece 2'ye doğru tamamlandı yanlış hatırlamıyorsam. 2 ay boyunca süt vereceğim, onlarla ilgileneceğim diye hipokalsemi (düşük kalsiyum, nasıl yazılıyor bilmiyorum) yüzünden az daha ölüp gidiyordu. Besin takviyeleri arttırıp bebeklere de takviye verince şükür atlatmış olduk tehlikeyi. Neyse, ardından yeterli genişlikte bahçemiz olmadığı için yavruları sahiplendirmeye karar verdik.

Bir ilan verdim ki dakikasında aradılar, hem yazımı beğenip de arayanlar vardı, hem de gerçekten yavru sahibi olmak isteyenler. Ancak aralarında art niyetliler de yok değildi. Kendisi veteriner olan, pet shop işleten, belli ki amacı köpeği satmak olan insanlar da aradı. Hatta ziyarete gelenlerden bu niyette olduğu yüzünden akan insanlar da. Epey telefon trafiğinden sonra yavrularımıza uygun yuvalar bulmak üzere imkanları olan, bahçeli, vakit ayırabilecek, ciddi kişilerle yüzyüze görüştük, köpeklerle tanıştırdık. Her yavru kendine bir ebeveyn buldu.

Şimdi sıra geldi sahiplendirmenin ücretli olup olmayacağına... Bir daha yavrulatırsam eğer Köpük'ümü, kesinlikle karşılığında para isterim. Neden mi?

1. Yavruların bakımı gerçekten masraflı. Hayvanlar üşümesin diye cayır cayır yaktığım kaloriferden, kullandığım gıdalara, temizlik masraflarına, talihsiz hastalığın faturasına ve bunun gibi giderlere bakınca "bin" tabir edebileceğim masrafı olduğunu gördüm.
2. Çok yorucu! Gece 8 yavru uyusa, biri uyumuyor. Sürekli bir hareket, ilk zamanlarda kurtcuk gibiler zaten kımıl kımıl :) Sürekli bir ses, vıyk, hev, mıyk...
3. Karşılıksız şeyler değer görmez! Evet, hayvanı ince eleyip sık dokuduğum ailelere rağmen, bir yavrumuz vefat etti, bir diğerini vermeye kalktılar, birisi sokağa bırakılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı, birine bakacak imkanları olmadığı açığa çıktı vs. Ancak bir yavru için talep edeceğim bir kaç yüz lira, hem karşımdaki insanların bu amaca hem para harcayabilecek hem de değer verebilecek olduğunu gösteriyor.

En çok da 3. maddeden dolayı, bir daha yavrulatacağım ve safkan yavruları masraf karşılığı vereceğim. Hayvanseverler de mantıklı olsun biraz lütfen :P

Not: Hayvanları çiftleştirip satan bir kişiye de rastladım. Damızlık olarak kullanıyor, yavruladıkça satıyor, kendi kendine ekonomi çeviriyor. Para kazanmak için yapılmasına karşıyım, ancak karşılığında para alınmasını destekliyorum.

Kindle'da ilk kitabım

  • 0
Arab Summer (Sasha Del Mira) 4.99 fiyatına rağmen aldığım bir kitaptı. Okumam biraz uzun sürdü ama %60'dan sonrası hızlı bir şekilde aktı. Genel olarak güzel bir kitaptı ve gerçeklikle ilişkili olduğu için etkileyiciydi.

Bir başka İDO garipliği

ido feribotlarında internet var. IDO_WIFI diye bir bağlantıya bağlanıyorsunuz, tarayıcı bir ekran açıyor, üye ol ya da giriş yap diyor. Üye olmak için, TC kimlik, ad soy ad, doğum yılına ihtiyacınız var. bir şifre belirliyorsunuz ve sonra giriş aşamasından tckimlik ve şifre ile giriyorsunuz.

Şimdi geldik şikayet kısmına, zaten iki tane feribot dolaşıyor Marmara'da, Recep Tayyip Erdoğan'a binip binip duruyorum, bi de her seferinde beni üye olmakla uğraştırma arkadaş. Bir kere üye olayım, her feribotunda kullanayım. Bırak her feribotunu, aynı feribotta bile her seferinde üye olmam gerekiyor. Çok uyuz laaa!

Türkiye'de kibarlık (yapmayın)


Bundan önce yine feribot maceramla ilgili yazdım mı hatırlamıyorum ama yazmışsam bile kısa bir özet geçeyim, daha önce benim birikimlerimi takip etmiyor olanlar kopuk kalmasın;

7 seferi için (belki de 8:15 ama saatlerin önemi yok) gişelerin önünde bir sıra oluşmuş, 6-7 kişi beklemekte. 5-6 dakika kalmış sefere, 5 dakika kala kapatacaklar bilet satışını. Medeni insanlar gibi en arkaya yerleşip afedersiniz, 7 bekleyen var mı diye seslenmiştim. Bir Allah'ın kulu da dönüp bana evet ya da hayır dememişti. Öğrendim ki sıradaki varlıklar 8 çeyrek için bilet alıyormuş. Eh insaf...

Bugün ise yine son dakikada yetişebildim, gecikmemin sebebi ayrı bir yazı konusu ya iş yerinin iç dinamiklerini anlatmam gerektiğim için pas geçiyor olacağım. Sıraya bu sefer girmedim, 8 kişinin önüne çaat diye atladım, 7 için bekleyen var mııı diyerekten... Arkalarda evet biz de yediye bekliyoruz dediler. Tek tek onay alarak arkaya geçmeye başladım ki 7 bilet satışları için gişe kapanmış zaten, üstüne üstelik bitmiş biletler de... (Gerçekten de şu an feribottayım eve önüm arkam sağım solum sobe, feribota binmeyen ebe)

O zaman PNR'ım var benim alayım biletimi dedim, gençten bir başka kız da var dedi. OK dedim buyur. Arkadan bir hanımefendi, gidin diğer gişeden alın dedi, hö? oldum ben, içerideki kiosklardan bahsediyormuş. Onlar kartla oluyor, ben sanal kart ile aldım, o yüzden kusura bakmayın dedim, bilgi için de teşekkür ettim. Sonra biz de bekliyoruz burada filan deyince, ben 7'yi kaçırmayacağım, siz 8 çeyrek bileti alıyorsunuz, en fazla 2 saniye kaybettiririm diye carladım.

Demek ki, kibar olmayacaksın, carlayacaksın, umursamaz, vurdum duymaz olacaksın, işini görecek, saatinde gideceksin. Keşke olmasa, ama hakedildiği gibi yönetilirler muhabbetini şimdi daha çok anladım. Bu kavgamı da size sıcağı sıcağına anlatmak istedim. Soğutmayın, okuyun :) (ha, buraya geldiğine göre çoktan okudun ya, o da benim hatam olsun)

Update:
Harika bir kara fatma var burada çember sakal bir amcanın yanında. Bir de şu moda kocaaaman gözlükler var ya suratı kapayan, onlardan takmış. Tam bir böcek olmuş. Utanmasam foto çekip koyucam ama dayak yemiyim şimdi :) Ama gerçekten tam bir böcek gözü gibi olmuş...

Playlist - Avicii vs Nicky Romero - I Could Be The One: Klibi boşver ama müzik güzel


Playlist'te dursun...

Aslında klip de bir ilginç. Haklı yanları var, mutlu(!) sonu var filan...

Park Ederken Dörtlü Flaşör Kullanmak

İki şeritli yolun sağına dizi dizi park etmiş arabalar, tek şerit akan sol şerit. Önünüzde giden adam bir anda dörtlüleri yakıyor ve siz daha yolcu mu indirecek demeye kalmadan geri vites ışığı gözünüze giriyor. Haydii, park edecekmiş.

Arkadaşım, 4'lü park etmek için olan bir ışık değildir. Bunu yeni uydurdular (bi kaç sene), yakıyorlar dörtlüleri. Sağ sinyal yaksana be adam, sağa dönülecek yol olmadığına göre arabaların arasındaki boşluğa gireceğini anlayayım da yol vereyim. Yok...

Bu hareketin ilk çıkış alanı acemi şoförlerin debelenmesinden çıktı. Dünyanın manevrası ile park ettikleri için, 4lü yakıp uğraşıp duruyorlardı paralel park için.

Neyse, arkadaşım, sağ sinyal verseniz çok daha iyi olacak bak. Ama ben de öğreneyim, okuyucularım da bilsin, önünüzdeki araba 4lü yakıyorsa yolda, bilin ki park etmeye niyetlendi...

Güncelleme:
2015 itibariyle artık yurtdışında da (Avrupa ve Balkanlar) uygulandığını görüyorum. Aslında yolun konumuna göre sağ sinyal vermek hemen ilerideki sokağa girecekmiş gibi de göründüğü için 4lü daha mantıklı olabiliyor. Ama işin doğrusu şu şekildeymiş;

Müsait bir park yeri bulduğunuz zaman sağa sinyal verir ve burunla park yerine bir miktar girersiniz, ardından kafanızı çıkarır, normal manevrayı yaparak paralel parkı gerçekleştirirsiniz.

Blogger from Google

  • 0
İnanılır gibi değil, Blogger kullanıyorum ancak dynamic view diye bir şey yaptılar, bununla beraber bütün tasarım özelliklerini kaybetmen gerekti, site genelini güncelleyemediler vs.

Şimdi biraz daha derine iniyorum ve layout'laırın, adsense'in, comment'lerin düzgün çalışmadığını görüyorum. Yardım için başvurabileceğim bir yer yok, forum'lar cache, cookie sil demekten başka cevap dönmüyor, aynı aksiyona her seferinde bX-24p4xg gibi bir bX'le başlayıp farklı biten bir sürü hata alıyorum.

Blogger tercihimin yanlış olduğu yönünde izlenimlerim arttı. Ayrıca widget'leri kesinlikle çalışmıyor, çalışsa bile nasıl çalıştığını anlamak için uğraşıyorsunuz... WordPress'e bir adım daha yaklaştım sanki...

Test tekniği

  • 0
Bir çok sınavda mücadelemiz şıklar üzerinde oluyor. Testlerde size ne yapmanız gerektiğini söyleyen çok taktik okumuşsunuzdur. Ben ise size sınav öncesinde yardımcı olacak bir şey söyleyeceğim;

Bir deneme sınavı yaptığınızda, çok yanlışınız çıkıyor diye üzülmek yapabileceğiniz en kötü şey. Aslında bu sizin çok şanslı olduğunuzu gösteriyor (sıfır çeken adaylardan bahsetmiyorum). Çünkü nasıl olsa hatalı yapacağınız sorular olacak (hep full çeken ineklerden de bahsetmiyorum). Bir testte 20 tane yanlışınız varsa, hemen yanlışların ne olduğuna bakarak, soruları öğrenerek vakit harcayın. Yeni testte daha başarılı bir sonuca ulaşmaya çalışmayın. Yaptığınız her yanlış, sizin basamakları çıkmak için öğrenmeniz gereken bir soru demektir (bazı uç noktalardaki absürt sorulardan bahsetmiyorum). Bu yanlışlara üzülmek yerine, onların üzerine gidin, öğrenin. Böylece bir noktaya geleceksiniz ki yanlış yapabilmek üzere soru aramaya başlayacaksınız, o soruyu bulmak için bir dolu testte yüksek oranlarda başarıya ulaşacaksınız...

Yani, hiç bir şeye üzülmeyin, ondan ders çıkarmaya bakın (parantez içlerinde ne çok şeyden bahsetmediğimden hiç bahsetmiyorum).

Sınavda başarılar.

Joomla'mize selam olsun...

"Joomla" sözcüğü Swahili dilindeki "jumla" sözcüğünün İngilizce yazılışıdır. "Joomla" sözcüğü Swahili dilinde "hep beraber", "bir bütün olarak" anlamlarına gelir. Bu sözcük Arapçada "cumle" olarak geçer, dilimize ise çok yakından tanıdığımız bir sözcük olarak girmiştir: "cümle". Elbette burada "tümce" anlamındaki cümleden bahsetmiyoruz, "herkes" anlamına gelen "cümle"den bahsediyoruz. Örneğin "Cümlenize selam olsun." tümcesindeki "cümle", "joomla ile aynı anlamdadır.

Kaynak: Chip'in 2009'da verdiği bir kitapçık.

Hizmet Bedeli - WTF?

  • 0

İDO'dan son yenilik: Hizmet satış hizmeti(!)

Son zamanlarda İDO ile epey seyahat ediyorum. Ancak dış hatlar olarak tabir ettiği güzergahlarda Akbil geçmiyor da bilet almak gerekiyor. Biletleri gişeden veya internetten alabiliyorsunuz. Ancak internetten de alsam, gişeden de alsam 5 TL'lik biletten bile 1 TL'lik hizmet bedeli alıyor. Burada benden aldığı bedelin hizmeti nedir? Taşıma hizmeti değil, çünkü onun parasını ayrı veriyorum. Bilet satışı için bedel mi alıyor yani?

Şimdi şöyle bir bakalım, ben 5 TL ile seyahat etmek istiyorum, ancak bu hizmete ulaşabilmek için ayrı bir hizmeti almak ZORUNDAYIM, öyle mi? TTNet'in internet için ev telefonu lazım mantığını epey geliştirmiş bu arkadaşlar yahu. Satın alma işlemi için para veriyorum...

Düşün bak, bakkala gidiyorsun, bir paket sakız alıyorsun, bakkal amca diyor ki; 2 lira sakız + hizmet bedeli; 3 lira vereceksin. Var mı böyle bir dünya gerçekten? Sevgili İDO, ya senin bilet satmaya hiç gönlün yok ki satış işlemi için para istiyorsun ya da ayak üstü bizi... Son kelimeyi yazdım sildim, yazdım sildim, seviyemi düşürmeyeceğim bu blog'da...

Bilet fiyatlarını arttır o zaman kardeşim ama bana bilet almak için hizmet bedeli vereceksin deme ya. Hadi gişe işlettin, oraya adam koydun filan masrafın oluyor, bellllllki anlarım. Ama websitesi la bu, sen oraya adam koyma diye ben netten alıyorum bileti, bankalar bile internetten işlemleri ücretsiz yapıyor gişe/şube onlara pahalı patlıyor diye. enpara.com diye sanal bankacılığa soyunmuş orda diğeri... Sen hâlâ hizmet bedeli.

E biletix de hizmet bedeli alıyor?

Evet, ama alternatif var mı? Var, git gişeden ücretsiz al. Peki İDO'da bileti ücretsiz nasıl alabilirim? Bana hizmet sunmak için yapmam gereken ödemeyi nasıl yapacağımı söyle, diğer yöntemler alternatif olsun ki para iste... Yok, hepsine para vereceksin...

Boğaz köprüsü?

Boğaz köprüsü = darphane. Türk değil misiniz, hesaplayın 1 dakkada 100 araç geçse, saatte 6000 araç, 5 liradan 30000 TL. Günde 10 saat yoğun desen 300.000 TL ediyor. Darphane mübarek. Peki, ben seyahat etme özgürlüğümü kullanarak Üsküdar'dan Beşiktaş'a ulaşmak istiyorum. Yüzmem yasak, köprüyü yaya geçmem yasak, arabayla ise köprü bana ücretli. "E hani lan bunun ücretsiz alternatifi?" diye sormuyor ki kimse. 

Madem başladık saydırmaya

Benzin yerine benzin istasyonu kılığındaki vergi dairesine ödediğiniz ücretin %70'e yakın kısmının vergi olduğunu biliyor muydunuz? Litresi 5 lira olan benzinin %70'i vergi. Yani çoğunluğu vergi. Gidip de benzin aldım deme bana. Vergi ödedim de. Vergi dairesi bile bu kadar para toplamıyordur.

Sakin ol!

Şimdi kafamı çevirdim de; güneşin batışındaki masum adalar ve bekleyen gemileri gördüm, kızıl gökyüzü ve dalgalı denizin muhteşem manzarası... İstanbul, güzel şehirsin, ondan ne iteleseler gider seni bırakamayanlara...






Google Nose

  • 0

Google'dan son bomba: Artık kokuları ekrandan koklayabileceksiniz, bugüne özel:

https://www.google.com.tr/intl/en/landing/nose/