Hadi size bi sırrımı vereyim, bundan seneler önce, malum baskıların yeni başladığı ve yüzdüğü tencerenin altı kısıkta bırakılmış kurbağa gibi haşlanmaya alışmamışken, rahat rahat yazıp çizebilmek için kendime bi sanal karakter oluşturayım dedim.
O dönemlerde, hediye kartları (visa / master) yeni yeni çıkıyordu ve bilgi vermeden alınabiliyordu. Çok detay vermeyeceğim, dönüp bana ulaşamayacağı şekilde epey paranoyak senaryolar eşliğinde bir kredi kartı (tam değil) edindim ve kendime yeni bir alanadı aldım. Bu sahte ismimle sosyal medyada hesaplarımı da oluşturdum, resmen bir dizide gibi kendime ikinci karakter yaratıyordum.
Elbette uzun sürmedi, işlemler kabul edilmiş olsa da, pek geçmeden alanadı sağlayıcımdan sen bi onayla bakiim kendini, bu kart garip geldi bize şeklinde bildirim geldi. Tabii onu yapmak, gerçek kimliği doğrudan bu şizofrenik kimliğime bağlayacaktı. O noktada alanadımın tekrar satın alınabilmeye doğru yol alışını izlemekten başka çarem yoktu.
Geçenlerde, Amerika'da bu açıdan ne kadar şanslı olduğumu farkettim. Böyle sıkıntılarım yoktu, düşünme özgürlüğü veya ifade özgürlüğü vardı. Ekstrem durumlardan bahsetmiyorum ama bizim başgana laf atabilmekten bahsediyorum. Malum, Mistır Tıramp da çok farklı değil esasen benim eski başgandan...
Yoğunluktan uzun süredir yazamamıştım, ama yazmayı ne kadar özlediğimin de farkında değildim. Ne hakkında yazacağımı bilmiyordum, teknolojiyi eskisi kadar takip edemiyor, hobilerime bile vakit ayıramıyordum. Ama bu şekilde daha fazla devam edemeyeceğimi farkettim, tükenmiştim. Evet, o tükenmişlik sendromunu yaşıyordum (hep özenmiştim, tamam ben de yazdım). Şaka bi yana, ajans hayatı çok yoğun lan!
Burda olan saçmalıkları anlatmak istiyorum ama arkadaş dedikodu her yerde dedikodu, insanlar önemsiyor yazıp çizdiklerini, alınıyor, burda da lobi var, burda da çekememezlik var, kıskançlık var. Yine mi sahte kimlik bulsam da rahat rahat yazsam diye düşünürken, aklıma anadilimde (Merhaba Anne!) rahat rahat yazmak geldi. Sonuçta Google Translate henüz o kadar başarılı değil :) Hem de sizlere yurt dışındaki ajanslar hakkında da biraz bilgi verebilirim diye umuyorum.
Şimdilik kafamda nelerden bahsedeyim, nasıl bir senaryo kurup hikayemi güzel anlatayım diye planlar yok ama ordan burdan dedikodularla başlayıp, olabildiğince gerçekleri bütün çıplaklığıyla size aktarmak istiyorum. (evet, bu lafı da hep kullanmak istemiştim!)
Merak ettikleriniz varsa yorumlara yazabilirsiniz, böylece konuları şekillendirebiliriz. Haftaya, anektodlarla başlıyorum.